2 yılda 2 kat artan kumar bağımlılığı kaynaklı intihar vakaları kayıtlara geçmediği için bilmiyoruz

Alkol ve madde kullanımının toplumda giderek artması ve kumardaki artışın 2 yılda 2 kat fazlalaşarak diğer bağımlılık türlerinin önüne geçmesi dikkat çekiyor. Uzmanlar alkol ve madde kullananların bağımlılık riski yanında fiziksel hastalıklarla sonuçlanan sorunlarla karşılaştıklarını belirtiyor. Kumar bağımlılarında ise farkında olmadığımız başka bir tehlike var. Bu bağımlılarda intihar oranlarının yüksekliği şaşırtıcı olmasına karşın bu oran kayıtlara "kumar kaynaklı intihar" diye geçmediği için tehlikenin farkında değiliz. Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kültegin Ögel "Benim intihar eden kumar bağımlısı hastalarım var. Bunlar kayıtlara sadece "intihar" olarak geçtiği için sorunu tüm çıplaklığıyla ortaya koyamıyoruz. Oysa söz konusu olan uyuşturucu ise 'uyuşturucu maddeden öldü', alkol ise 'sirozdan öldü' gibi açıklamalar yapılıyor" diyor.

Gençleri tehdit eden o madde Türkiye’ye de girecek mi? Haberi Görüntüle BAĞIMLININ TEDAVİYE YÜZDE 30 İSTEK DUYMASI YETER

Bağımlılık tedavisine başlayan bir bağımlının yüzde 30 oranında düzelme isteği göstermesi bile uzmanlar tarafından yeterli görülüyor. Sonrasında devreye "onda bir" kuralı giriyor. Bu kurala göre toplumdaki 10 bağımlıdan biri bir bağımlılık merkezine başvurduğunda, toplam 10 bağımlıdan biri tedaviye devam ederken diğerleri tedaviyi terk ediyor. Yapılan araştırmalar bunun Türkiye için de geçerli olduğunu gösteriyor. Prof. Dr. Kültegin Ögel bu sonuçla ilgili değerlendirmesinde: "Bizim için kurtarılacak bir kişi bile çok önemlidir. Bağımlılıktan kurtulan birinin başkalarını etkilemesi ve bırakmalarına yardımcı olması en büyük hedeflerimizden biridir. Bir arkadaş grubu içinde tedavi gören o bağımlı arkadaşlarının da kurtuluş umuduyla bize başvurmalarına ya da onu görerek tedaviyi bırakmalarına neden olur. Bu noktada kaç kişiyi tedavi ettiğimizin önemi yoktur. Önemli olan tedavi ettiğimiz kişilerin yarattıkları etki ve bize olan geri dönüştür" diyor.

EN RİSKLİ GRUP ERGENLER

Bağımlılıkta en riskli grubun ergenler olduğu, özellikle de ergenliğin başlarındaki erkek çocukların bu sorunu daha fazla yaşadıkları belirtiliyor. Başlangıçta iki cins arasında büyük bir uçurum olsa da ergenlik çağındaki kızların arayı hızlı şekilde kapatarak erkeklere yetişmeleri dikkat çekiyor. Alkol ve madde kullanımı başlama yaşının ortalaması geçmişte 15 iken günümüzde 14 yaş olarak açıklanıyor. Buna karşın 9 yaşında bile maddeyle tanışıp bağımlı olanların varlığı tehlikenin büyüklüğüne işaret ediyor. Bu çocuk ve ergenlerin çoğu tiner ve bali kullansa da evdeki çakmak gazını keşfedenlerle de karşılaşılıyor. Prof. Dr. Kültegin Ögel "Çakmak gazı bağımlısı olan 4 yaşında çocuklar bile görüyoruz. Bu sorunu çözmek için çocukluk çağının özellikle de ergenlik döneminin düzgün atlatılması gerek" diyor.

BAĞIMLILAR YAŞLILIKLARINI GÖREMİYOR

Bu konuda yaşanan bir diğer problem de, tedaviye başvuran yaşlı bağımlı sayısının az olması. Bunun bağımlılarımıza iyi bakamamamız nedeniyle erken ölmelerine engel olamamamızdan kaynaklandığını söyleyen Ögel, "Yurt dışında çok sayıda yaşlı bağımlı servisi olduğu için bu ülkelerin bağımlı sayıları bizden fazla olsa da ölüm oranları daha az" diyerek soruna vurgu yapıyor.

HAYAT BOYU SÜRER Mİ?

Bağımlılık, tedavi protokolünde 12 ayda iyileşen ancak çok kolay tekrarlayabilen bir hastalık olarak tanımlandığı için kişinin hayat boyu bağımlı olduğu gerçeğini kabul etmesi gerekiyor. Bu, kişilerin 12 ay süresince sigaradan uzak kalıp canları istemese de bir tane bile içmeleri halinde arkasının gelebileceği gerçeğine benzetiliyor. Bir başka benzerlik ise mide ülseriyle kuruluyor. Dikkat edildiğinde hiç sorun yaşanmayacak bu hastalıkta mideye iyi gelmeyen bir şey yenmesinin mide ülseri şikâyetlerini yeniden geri getirebileceği belirtiliyor. Bu nedenle tedavi edilen bağımlılar 10 yıl süresince madde kullanmasalar bile "Uzun süredir temizim ama bağımlıyım" diyerek bu sorunun geri gelme olasılığı olduğunu bilip bu farkındalıkla yaşıyorlar.

BAĞIMLI OLMADAN BAĞIMLILIĞI ENGELLEMEK MÜMKÜN MÜ?

Bu noktada akla, "Kişinin bağımlılık riskini engellemek mümkün mü" sorusu geliyor. Prof. Dr. Kültegin Ögel, bunun mümkün olduğuna işaret ederek, Türkiye'de geçmişte Bonzai ve Bali özelinde yapılan çok etkili bir kampanya sayesinde bu iki maddenin ortadan kalktığını belirtiyor. Sonrasında söz konusu iki maddenin yerine başka bir madde çıktığı için risk ortadan kalkmasa da kampanyalar ve tehlikeyi azaltmaya yarayan yaptırımlar çok önemli görülüyor. Soruna sürdürülebilir yaklaşımda bulunan bu türden ciddi kampanyaların varlığı fark yaratıyor.

ÖNERİLER NELER?

Bağımlılık sorununda başarı elde etmek için her şeyin devletten beklenmemesi ve her kurumun kendi üzerine düşeni yapması gerekiyor. Bu konuda her belediyenin bir bağımlılık merkezi bulunmaması önemli bir eksiklik olarak görülüyor. Okullarda bağımlılık konusunda bilgi ve tecrübesi olan çalışanlar olması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Kültegin Ögel, "Çocuklarımızın bağımlılık konusunda doğru bilgilendirilmeleri çok önemli. Derslerde ne yazık ki bu konu işlenmiyor. Her hastanenin bir bağımlılık tedavi merkezinin bulunması gerekirken bu da yok. Oysa sorunun çözümü için her kurum üzerine düşeni yapsa istediğimiz noktaya gelmememiz mümkün değil" diyor.

Habertürk Sağlık Yazarı Ceyda Erenoğlu ve Prof. Dr. Kültegin ÖgelHabertürk Sağlık Yazarı Ceyda Erenoğlu ve Prof. Dr. Kültegin Ögel

Ögel bağımlılık sorununun çözümünün, her kişi ve kurumun konuyu doğru anlamasıyla başarılabileceğini anlatan çarpıcı bir de örnek veriyor: "Bağımlı bir kız çocuğunu valilik yardımıyla işe soktular. Çocuk bana geldi ve 'Biliyor musun bu iş yerinde kimse küfretmiyor' dedi. Bunu söylemesi bile bu durumun çocuğa ne kadar garip geldiğinin göstergesiydi. İki gün sonra küfrettiği gerekçesiyle işten atıldı. Vali yardımcısı iş bulduğu çocuğun bu davranışı karşısında çok kızgındı ve 'Ben iş buluyorum sen değerini bilmiyorsun' diye çocuğu azarlayıp söylenmekteydi. Rehabilitasyonun gerekliliğine vurgu yapmam bu yüzden. Küfretmek o çocuğun hatası değildi. Sadece başka türlü bir yaşam şekli bilmiyordu. Bizim kendisine bunu öğretmemiz ancak rehabilitasyon ile olabilir. Başka türlü başarıya ulaşıp o çocuğa istediğimiz yaşamı sunmamız mümkün değildir."

TÜRKİYE'NİN ÇALIŞTAY BAĞIMLILIĞI SORUNU

Uzmanlar efor harcatan, sonuç alınamayan ve sıklıkla tekrarlanıp her şeyi sil baştan yapan organizasyonların bir yarar sağlamadığını belirtiyor. Buna örnek olarak düzenli yapılan çalıştayları gösteren Prof. Dr. Kültegin Ögel, Türkiye'nin bir çalıştay bağımlılığı sorunu olduğunu söylüyor ve "Her yeni gelen vali, belediye başkanı, genel müdür çalıştay yapıyor. Yıllarca her çalıştaya katılan biri olarak artık katılmama kararı aldım. Çünkü hiçbir işe yaramıyor ve söylenenler havada kaldığı için gerçeğe dönüştürülemiyor. Bu tür ortamlarda önemli bilgiler paylaşılsa ve çalıştayı düzenleyenler sorunun özünü kavrasa da bir süre sonra görevleri değişiyor ve her yeni gelen yeni bir çalışma düzeni oluşturmak istiyor. Ben bugüne dek alınan kararların uygulamaya döndüğü hiçbir çalıştaya rastlamadım" diyor.

BAĞIMLI ÇOCUK MÜDAHALE OLMADAN OKULDAN ATILIYOR

Prof. Dr. Kültegin Ögel'in bağımlılık alanında bir kampanya başlatmayı düşünecek kadar önem verdiği konulardan biri de okul çağında madde kullandığı bilinen öğrencilerle ilgili şu anki mevzuat. Mevzuata göre Türkiye'de bir çocuğun madde kullandığı biliniyorsa lise çağında okuldan atılıyor. Aynı durumun üniversite öğrencileri için de geçerli olduğu belirtiliyor. Üstelik okuldan atılma gerekçesi bu durumun o gencin siciline işlenmesiyle sonuçlanıyor. Bu nedenle okul yöneticilerinin "öğrencilerinin sicillerine işlenmesin" diye, bu sorunu yaşayan gençlere okulu kendilerinin bırakmasını telkin edip yardımcı olmaya çalıştıkları belirtiliyor. Prof. Dr. Kültegin Ögel; "Uzmanlar okullarda bağımlılığa müdahale etmekte çok zorlandıklarını söylüyorlar. Çünkü mevcut mevzuata göre rehber öğretmenin okuldaki öğrencisi için 'Bu çocuk bir bağımlıdır' demesi halinde, müdahale etmemesi ve onu okuldan atması gerekiyor. Bu doğru bulmadığımız ve değiştirmemiz gereken çok hassas bir konu" diyor.

KİŞİ BAĞIMLILIKTAN KENDİ KENDİNE KURTULABİLİR Mİ?

Bağımlının bağımlılıktan kendi kendine kurtulması mümkün müdür? Prof. Dr. Kültegin Ögel bu soruya "Evet" diye yanıt veriyor ve devam ediyor; "Her bağımlı, bağımlılık türü ne olursa olsun bu sorundan kendi kendine kurtulabilir. Burada en önemli şey motivasyondur. Eroin bağımlıları arasında bile bu maddeyi bırakıp temizlenen ve hayatını temiz geçiren çok kişi gördüm. Bırakamayanlardan yani bağımlılıktan kurtulamayanlardan da umudu kesmemek ve yardımı sürdürmek gerek. Onları hayatta tutmaya çalışmayı çok önemsiyorum. Bazen alkol veya maddeyi bırakamayan kişilere günlük hayatın sorumluluğunu taşımalarına yardımcı olacak görevler veririm. Bunlardan biri de çocuklarının ödevlerine yardımcı olmaktır. Bu durumda bağımlı hastam çocuklarına ödevlerini yaptırmak için ayık kalıp tersten bir iyileşme yaşar. Bu, yaşamı iyileştirme hedefine yönelik bir çalışmadır.

GENÇLERİN SOSYALLEŞMESİ BAR VE AVM'LERDEN İBARET

Bağımlılıkla mücadelede en zorlandıkları şeylerden birinin gençlerin sosyalleşme kaynaklarının azlığı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kültegin Ögel, "Bir genç İstanbul'da ancak bir barda veya AVM de sosyalleşebiliyor. Gittiği yerlerde çoğu zaman başka seçenek olmadığı için alkol almak zorunda kalıyor. Bu noktada eğlencenin hep aynı şekilde sunulması gençler arasında bağımlılık riskinde artışa neden olabiliyor. Oysa yürümek ve sosyallik yaşayıp farklı aktiviteler yapabilmek için güzel parklar, bisiklet parkurları ve benzeri aktivite mekânları olsa bu durum değişebilir. Bunların yokluğu gençlerin sosyallik anlayışı içinde alkol ve madde kullanmaya olan yönelimi artırıyor.

TEDAVİNİN AŞAMALARI

Tedavi noktasında uzmanlar için arınma dönemi çok önemli görülüyor. Bağımlının önce arınması ve vücudunun yeni sürece adapte olması hedefleniyor. Bunun sonucunda bedeni bağımlı olduğu şey olmadan yaşamayı öğreniyor. İkinci sırada yaşam düzeninin değiştirilmesi bulunuyor. Yeni bir yaşam düzeni kurulması ile bağımlının boş zamanının doldurulması, ve ilişki şekillerinin değiştirilmesi gerekiyor. Üçüncü maddede kişinin kaygı bozukluğu vb. eşlik eden ruhsal bozukluklarının çözülmesi ve stresle başa çıkma yöntemlerinin öğrenilmesi bulunuyor. Dördüncü sırada aile içi ilişkilerin düzeltilmesi yer alıyor. Bu noktada alkol veya maddenin tekrar kullanılmaması ve "Bir kereden bir şey olmaz" dememenin öğrenilmesi gerekiyor. Bir diğer maddede eğitim ya da iş hayatındaki belirsizliğin ortadan kaldırılması ile barınma yeri sağlanması gibi çözümler hedefleniyor. Bunların tümünde başarı elde edilmesiyle bağımlı kişinin temiz bir hayata başlaması mümkün hale geliyor.



Haber Kaynak : HABERTURK.COM

"Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır."